Mersin Gezi Rehberi

PAYLAŞ:

Akdeniz bölgesinde Antalya’dan sonra En uzun sahil şeridine sahip olan Mersin Akdeniz Bölgesi’nin Adana ve Antalya’dan sonra gelen 3. büyük şehridir. Turistik açıdan oldukça güzel bir şehir olan Mersin’de pek çok gezilip görülebilecek yerler vardır. Tarihi açıdan da oldukça eskiye dayanan mersin’de M.Ö 6300’lü yıllara dayanan bulgulara rastlanmış olup Anadolu’daki en eski yerleşim yerlerinden kabul edilmektedir.

Oldukça uzun bir sahil şeridi bulunan Mersin’de pek çok noktada denize girilebilmektedir. Denize girebilen yerlerin nerdeyse tamamında yazlık konutlar yapıldğından dolayı mersinin sahil şeridi çok güzel görünmektedir. Sadece şehir merkezi değil ilçeleri deoldukça güzel olan mersin’de başlıca gezilip görülebilecek erleri listeleyelim.

Türkiye. Mersin

Tarım olarak ön plana çıkmış beldelerden Kargıpınarı BeldesiErdemli ilçesine bağlı olup 2.5km uzunluğunda bir sahil şeridi vardır. Narenciye tarımı burada yoğun olrak yapılmaktadır. Ayrıca, burada Yörük müzesi de yer almaktadır. Erdemlinin bir diğer ilçesi olan Arpaçbahşiş Beldesi güzel sahilinin yanı sıra bu belde de yer alan üç gövdeli ve yaşı oldukça büyük olan tarihi çınar ağacı da tek başına bu beldeye gelen ziyaretçilerin büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Mersin’in en büyük ilçelerinden olan Erdemli oldukça yoğun bir nüfusa sahiptir. Bu ilçe tarihi olarak fazla yapılar bulundurmasa da sahil şeridi boyunca kurulan tatil köyleri ile oldukça güzel görünmektedir. Ancak buradaki bazı yerlerde denize girmek için bu tatil köylerinde yaşıyor olmanız gerekmektedir. Mersin’in güzel sahillerinden Limonlu ise şehir merkezine yakın olması ve denize girilebilmesi ile oldukça rağbet gören yerlerdendir. Burada apart, otel ya da pansiyon tutarak ekonomik bir tatil yapabilirsiniz. Mersin’in saklı güzelliklerinden olan Kumkuyu ve Ayaş Beldeleri sahilleri, yazlıkları ve Öküzlü Ören Yeri ile ünlüdür. Hellenistik Roma ve Bizans dönemlerinde yerleşim alanı olarak kullanılmış bir bölgedir. Erdemli ilçe sınırları içerisinde yer alan en güzel beldeler arasındadır. Oldukça güzel bir sahili olan belde de denizi sevenler için hem güzel hem de ekonomik bir seçim olacaktır. Burada oldukça uygun fiyatlara apart, Pansiyon ve oteller bulunmaktadır. Erdemli ilçesinde denizin hemen kıyısında yer alan Kızkalesi mükemmel görünümü ile adeta cazibe merkezi haline gelmiş M.Ö 4. yüzyıla ait olduğu sanılan Kızkulesi’nin her adımı tarihi dokuya sahip olan bir yerdir. Kıyıdan yaklaşık 500 metre aığa kurulan kale son yıllarda yapılan restorasyon çalışmaları ile görkemli bir güzelliğe kavuşmuştur. Kalenin sekiz kulesi vardır. Dış çevresinin uzunluğu yaklaşık olarak 200 metredir.

Mersin’in doğal güzelliklerinden birisi de Cennet ve Cehennem Mağaralarıdır. Doal göçüklerle olşan mağaralar ülkemizin önemli turistik merkezlerindendir. 4 mevsim boyunca ziyaret edilebilir. 135 metre civarında olan cennet çukuruna inilebilirken, 110 metre çukur olan cehennem sadece yukarıdan görülebilmekte aşağıya inilememektedir. Yüksek nem oranı ile astım hastalarına iyi geldiği düşünülen astım mağaraları mersinin bir başka doğal zenginliklerindendir. Benzersiz sarkıt ve dikitlerin olduğu mağarada adeta suda yürüdüğünüzü hissedersiniz. Mersin’den kıbrısa açılan kapı olarak kabul edilen Taşucu oldukça gelişmiş bir liman kasabasıdır. Gün boyu yavru vatan KKTC’e çok sayıda sefer düzenlenmektedir. Oldukça misafirperver olan bu ilçede yerli nüfus kadar da yazlık nüfusa sahiptir. Burası spor alanında da oldukça aktif biryerdir. Uluslar arası Beach Volley turnuvalarına ev sahipliği yapmıştır.

Mersin merkeze 60 km uzaklıktaki Kanlıdivane, Erdemli ilçesi sınırlarında bulunuyor. Bölgenin en büyük obruklarından biri olan Kanlıdivane Obruğu etrafında kurulan antik kent, bölgede tarım ekonomisinin geliştiği yerler arasında biliniyor.

Bazı kaynaklarda antik dönemde Olba Krallığı‘nın sınırları içerisinde yer alan dinsel bir merkez olduğu söylense de son yapılan araştırmalar Kanlıdivane’nin zeytinyağı üretimi ile dikkat çeken ayrı bir kent olduğu yönünde.

Klikya coğrafyasın da çökükler görülebiliyor ve bunlardan en ünlüleri Cennet ve Cehennem Çökükleri. Kanytelleis olarak bilinen antik şehir de  yaklaşık 30 metre genişliğinde, 50 m derinlikteki obruğun çevresinde bir obruğun çevresinde konumlanmış. MS 4. yy’da en parlak dönemini yaşadığı bilinen merkezde Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait kalıntılar görülebiliyor.  19. yüzyıl ortalarında Fransız gezgin Victor Langlois tarafından keşfedilen Kanytelleis, 1970’li yıllarda yapılan kazılarla ortaya çıkarılmış.

Mersin, Kanlıdivane

Son olarak Türk hakimiyetine giren bölgenin, bir dönem Türkmen aşiretleri tarafından kışlak olarak kullanıldığı ve bu geleneğin günümüze kadar devam ettiği de biliniyor.

Bir süre köy olarak kullanılan ancak SİT alanı ilan edilmesinin ardından koruma altına alınan Kanlıdivane’de iki kilise arasında bir Müslüman mezarlığı da bulunuyor. Göçebe aşiretlere ait bu mezarlık Türkmen aşiret yerleşimine ait.

Mersin Valiliği ve Mersin Üniversitesi’nin ortak projesi ile gerçekleştirilen çevre düzenleme, bitki temizliği ve dolgu toprağı temizleme çalışmaları sonucunda Kanlıdivane Antik Kenti ile ilgili yeni bilgiler ortaya çıkarılmış.

Helenistik Dönem’den, Geç Antik Dönem’e kadar (MÖ 2 – MS 7 yy.) aralıksız iskan gördüğü anlaşılan kentin en önemli özelliği, birçok yapının zeytin işleme atölyesi olarak kullanılmış olması. Tarım ekonomisinin geliştiği ve bölgenin tarım ürünü olan zeytinden gündelik hayatta yararlanıldığına dair büyük bir iz olan bu kalıntılar, aynı zamanda ticaret yapısı hakkında da fikir veriyor.

Ayrıca bugün bir kısmı hala görülebilen sur kalıntıları, Helenistik Döneme ait bir kale varlığını kanıtlar nitelikte. Antik Liman ile bağlantısı da ortaya çıkarılan Kanlıdivane şehrinde çok sayıda sarnıç da tespit edilmiş. Kesme taş döşeli Roma Yolu’nun izleri hala görülebilen eserler arasında yer alıyor.

Kanlıdivane’ye Nasıl Gidilir

Mersin, Kanlıdivane

Mersin’in 60 km batısında yer alan, Kanlıdivane Ören Yeri’ne Erdemli ilçesine bağlı Yemişkumu Mahallesi’nden kuzeye sapan 3 km uzunluğundaki yolla ulaşılıyor. Kumkuyu, Kanlı Divane Cd. 33750 Ayaş, Erdemli. Mersin.

Mersin’de gezilecek yerler arasında bulunan antik kent, bölgenin tarihi ve kültürel geçmişini gözler önüne seriyor. Akustik yapısıyla zaman zaman konser organizasyonlarının düzenlendiği Kanlıdivane, görülmeye değer bir antik kent.

Mersin‘in Erdemli ilçesinde Şeytan Deresi Vadisi’nde bulunan Adamkayalar, sadece tarihi Kilikya Bölgesi’nde değil, dünyada da eşine rastlanmayan arkeolojik bir miras bence.

Tarihi eser kaçakçıları, doğa şartlarının tahrip ettiği bu özel miras, maalesef bir çok antik mirasta olduğu gibi hak ettiği ilgi ve korumayı göremiyor.

Kızkalesi beldesinin 7 km kadar kuzeyinde, derin bir vadinin dik yamacında yer alan ve 12 adet kabartmadan oluşan eserler günümüze kadar ulaşmayı başarmış.

Mersin, Adamkayalar

Defineciler ve doğal koşullar nedeniyle yapısında bozulmalar meydana gelen bu tarihi yapılar, Akdeniz Bölgesi’nin en heyecan verici değerleri arasında. MÖ 1 ile MS 2. yy’lar arasında yapıldığı tahmin edilen, büyük boyuttaki insan kabartmalarına Adamkayalar ismi verilmiş.

Yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çeken bu kabartmaların önemli kişilerin anısını yaşatmak üzere yakınları tarafından yaptırıldığı sanılıyor.

Anadolu’nun hiçbir yerinde örneği bulunmayan bu yapı grubu, 9 niş içerisinde 11 erkek, 4 kadın, iki çocuk, bir dağ keçisi ve Roma kartalı kabartmasından oluşuyor. Bölgenin kutsallaştırılarak, o dönemin ileri gelenleri ya da önemli komutanlarından ailesi ve çocuklarına minnet duygusundan dolayı yapıldığı düşünülüyor.

Yaklaşık 250 yılda yapılan insan ve hayvan figürleri arasındaki stil değişimi rahatlıkla gözlenebiliyor. Coğrafi koşullara uygun olarak, Kızkalesi’ni yukarıdan gören bir konuma yerleştirilen Adamkayalar stratejik bir noktada bulunuyor.

Sahilden iç bölgelere giden vadi yollarını kontrol etmek için kurulan yerleşimde tepenin surlarla çevrili olduğu anlaşılıyor. Helenistik Dönem’de aynı hat boyunca çok sayıda kalenin kurulduğu bölgenin özellikle askeri amaçlarla kullanıldığı düşünülüyor.

Ulaşımın zor olması nedeniyle bölgeyi merak edenler Adamkayalar’ı görebilmek için hayli sıkıntılı bir yolculuğu göze almak zorunda. Ulaşımın kolaylaştırılması halinde turizm potansiyelinin artacağı herkes tarafından dile getiriliyor.

Adamkayalar’a Nasıl Gidilir?

Mersin, Adamkayalar

Adamkayalar, Silifke-Erdemli karayolu üzerinde Kızkalesi’ne yakın bir konumda bulunuyor. Kızkalesi’nden Erdemli’ye doğru ilerlerken Uzuncaburç tabelasını takip ederek, 5-6 km sonra Adamkayalar sapağına varılıyor. Bu sapaktan bozuk satıh bir yola giriliyor. Bu zorlu patikada araçla ilerlemek mümkün olmadığından yürüyerek yola devam ediliyor. Taşlarla boyanmış işaretleri takip ederek Adamkayalar’a ulaşılıyor.

Akdeniz Bölgesi’nde farklı alternatiflerle tatil yapmak isteyenleri cezbeden Mersin, tarihi ve kültürel geçmişi ile de dikkat çekiyor. Farklı medeniyetlerin buluştuğu topraklarda çok sayıda antik kent ve yerleşim bulunuyor. Mersin gezilecek yerler arasında bulunan Adamkayalar, seyahat severler için farklı bir deneyim imkanı yaratıyor.

Soloi Antik KentiMersin‘in 14 km batısında MÖ 700.yy’da Rodoslu koloniciler tarafından kurulmuş. Mersin gibi büyük bir şehrin bu derece zengin antik kalıntı birikimine sahip olduğunu ancak burada uzun süre kalınca fark edebildim. Kaldığım 10 gün boyunca Antik Klikya coğrafyasına dair bu etkileyici mirasları keşfetmeye çalıştım. Bir çoğunun ismini dahi duymadığımız bu zenginlik karşısında şaşırmamak elde değil.

Güneş anlamına gelen Soloi ismi verilen Soli Pompeipolis Antik Kenti, Persler Darius döneminde (MÖ 521-485) ele geçirerek, burada sikke bastırmış. Antik çağlarda Kıbrıs ve Mısır’la gerçekleştirilen ticaretle zenginleşen kentte, ortaya çıkarılan eserlerde bu ticaretin izlerine rastlamak mümkün.

Filozof Chrysippoz ile takım yıldızları ve fenomenler hakkında öğretici şiirler yazan matematikçi ve astronom Aratos, MÖ 3. yüzyılda Soloi’de yaşayan bilim insanları arasında biliniyor.

Kilikya Bölgesi’nin önemli limanlarından biri olan, Soli ve Pompeipolis isimleriyle de anılan antik kent, çok sayıda savaşa tanıklık etmiş.

MÖ 449’da Pers-Yunan savaşları sırasında, Kilikya’yı işgal eden Atinalılar, Soloi’yi yönetim merkezine dönüştürse de, Kilyos Barışı ile Persler bölgenin tek hakimi olmuş. MÖ 333’te Asya seferine çıkan İskender, Pers egemenliğine son veren hamleyi gerçekleştirmiş.

Büyük İskender’in ölümünün ardından hiçbir varisinin olmamasından yararlanıp Balkanlar’dan Hindistan’a kadar olan bölümde imparatorluğunu ilan eden General Selevkos tarafından yönetilen bölge, bu dönemin sonunda Kilikya korsanlarının denetimine geçmiş.

Roma Devleti’nin Akdeniz’deki korsan faaliyetleri sonlandırmak üzere MÖ 64’te görevlendirdiği Pompeius, İtalya, Yunanistan ve Kilikya’ya kadar olan tüm bölgelerde korsan faaliyetlere son vermeyi başarmış. Soloi’de de büyük bir operasyon yürüttükten sonra bu zaferin anısına kenti yeniden imar eden komutan, kentin ismini Pompeipolis olarak değiştirmiş.

Bizans döneminde Hristiyanlığın resmi din olarak kabul edilmesi, Soloi’yi piskoposluk merkezine dönüştürmüş. 527’de meydana gelen deprem ile tamamen harap olan kent yıllar içerisinde yeniden inşa edilmeye çalışılsa da Arap ve Sasani akınlarının gölgesinde kalarak terk edilmiş. Bugün ören yerinin Viranşehir olarak anılmasının sebebi, kentin harap halde terk edilmiş olması.

Arkeolojik açıdan Kilikya tarihinin önemli hazinelerden biri olan antik kentte sürdürülen çalışmalar sayesinde günümüzden 3 bin yıl öncesine yüzlerce muhteşem eser bulunmuş. Kazıların sürdüğü ve bulunan eserlerin Mersin Müzesi‘nde sergilendiği Pompeipolis kentinde liman, sütunlu cadde, tiyatro, Roma hamamı, kent duvarları, nekropol ve su kemeri gibi yapılar bulunuyordu.

Mersin, Soli Pompeipolis

Günümüzde dağ kapısından deniz kapısına kadar uzanan korint başlıklı 200 sütunlu yolda, 41 adet sütun hala ayakta. Bunlardan 33 adeti insan, aslan ve kartal kabartmaları ile bezeli. Liman, hamam kalıntıları, su kemeri günümüzde ziyaretçilerin görebildiği eseler arasında yer alıyor.

Ayrıca antik kentten Bizans dönemine ait bir kiliseden götürüldüğü anlaşılan altın ve gümüş objeler Rusya Petersburg Hermitage Müzesi’nde ziyaret edilebiliyor.

Mersin’in merkez ilçesi Mezitli yakınında bulunan Neolitik, Helenistik ve Roma dönemleri gibi birçok medeniyetin izlerini taşıyan antik kent olan Soli Pompeiopolis’in, UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girebilmesi için çalışmalar sürdürülüyor.

Henüz kazı çalışmalarının sürdüğü antik kente yapılması gereken çok şey varmış gibi görünüyor. Çok sayıda savaşa ve tarihi olaya tanıklık eden, Mersin’de görülecek tarihi yerler arasında yer alan Soloi Antik Kenti, toprak altında daha ne kadar tarihi miras barındırıyor kim bilir!

Sahip olduğumuz yer altındaki insanlığın mirası olan bu değerleri daha iyi koruyup, insanlarımızın hizmetine sunmalıyız. Bu noktada her birimiz bir turizm elçisiyiz ve üzerimize düşeni yapmalıyız diye düşünüyorum.

Mersin‘in Aydıncık ilçesi sınırlarında bulunan Aynalıgöl tam bir doğa harikası. Mağaraları severim, ve seyahat ettiğim ülke ve şehirlerde mümkün olduğunca mağaraları görmeye çalışırım. Şunu söyleyebilirim ki, şimdiye kadar gördüğüm en etkileyici mağaralardan biri oldu Aynalıgöl, hayran kaldım.

Gilindire Mağarası olarak da bilinen bu yer 1999’da Aydıncık’a 10 km mesafedeki Gemi Durağı yakınlarında bir çoban tarafından tesadüfen bulunmuş.

Sadece Mersin’de gezilecek yerler arasında değil, doğru bir tanıtım stratejisi ile tüm dünyanın ilgisini çekebilecek nitelikte özelliklere sahip mağara, bölgede çok iyi tanınıyor. Tek başına Mersin turizminde ilgi çekici bir değer bana göre bu mağara.

Mağaranın bulunduğu Aydıncık ilçesinin geçmişi antik çağa kadar gidiyor. Silifke- Taşucu ile Bozyazı-Anamur arasında kalan Aydıncık, Fenikeliler döneminin izlerine hala rastlanıyor ve ilçenin o dönemki ismi Kelenderis olarak biliniyor. Roma Devleti’nin önemli liman kentleri arasında da bulunan Kelenderis ismi yıllar içerisinde Kelendri, Gelendir ve Gilindire’ye dönüşmüş.

Mersin merkeze yaklaşık 190 km uzaklıkta bulunan mağaraya, son yıllarda gerçekleştirilen çalışmalarla ulaşmak, artık daha kolay. Geçmişte zorlu kayalıkları aşılarak ziyaret edilebilen mağaraya, günümüzde demir bir merdivenle inilebiliyor.

Mersin, Aynalıgöl Mağarası

Kirpi arayan bir çobanın, kirpi izlerini takip ederek keşfettiği mağarada, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü tarafından yapılan analizde yarısı tatlı, yarısı tuzlu bir göl bulunmuş. Çevresinde hiçbir akıntı gözlemlenmeyen ve ayna gibi bir yansıması olan göle Aynalıgöl ismi verilmiş.

Deniz yüzeyinden 50 m yukarıda bulunan giriş ağzına vardıktan sonra, mağara içerisinde 555 m boyunca ilerleniyor. Farklı damlataş oluşumlarının (sarkıt, dikit, sütun, duvar ve perde damlataşları, akma taşlar, mağara iğnesi) olduğu iç yapıda genişlik 100, tavan yüksekliği ise 18 m’ye kadar ulaşıyor. Çok sayıda salon ve odanın görülebildiği ana galeride devasa boyutta sütun, sarkıt ve dikitlere rastlanıyor. 30 milyon yıl gibi bir sürede oluşan bu muhteşem yapı insanı etkiliyor.

Türkiye’nin en güzel mağaraları arasında yerini alan Aynalıgöl Mağarasının sonunda genişliği 30, uzunluğu 140, tavan yükseliği 40 ve derinliği 47 metre olan gölle karşılaşılıyor. Gölün dikkat çeken en önemli özelliği mağara içindeki sarkıt ve dikitlerin gölün içerisinde de devam ediyor olması. Göl yüzeyi kadar sualtı manzarası da bu yüzden şahane.

Denizle aynı düzeyde bulunan gölün ilk 10 metresinin tatlı, sonrasının ise tuzlu su olması apayrı bir doğa mucizesi. Yapılan araştırmalarda gölden denize açılan bir galerinin olmadığı belirtilse de küçük çatlaklar aracılığı ile deniz bağlantısı sağlandığı sonucuna varılmış.

Mersin, Aynalıgöl Mağarası

Yılın her dönemi 20-21 derecelik sıcaklığı ile dalışseverlerin ilgisini çeken Aynalıgöl, profesyonel olmayan kişilerin dalması için tehlikeli sayılıyor. Mağara dalış tekniğine hakim kişiler dışında kimsenin dalışı için önerilmeyen gölde, özel ekipmanların kullanılması öneriliyor.

Aynalıgöl’e nasıl gidilir

Aydıncık-Silifke Karayolu’nun yaklaşık 10. km’den sapan 3 km.’lik bir yol ile gidiliyor. Akdeniz foklarının yaşadığı Sancak Burnu yakınlarındaki mağaranın içerisi sıcak olduğunda yanınızda hafif kıyafetler almanızı tavsiye ederim. nem oranı çok yüksek olduğundan nefes almak zorlaşıyor. Yanınıza mutlaka bol miktarda su alın.

Mağaraya giden yol boyunca, belediyenin çöp döktüğü yerden geçmek ise insanı üzüyor. Böylesi turizm değeri yüksek olan bir noktaya giderken etrafta ve ormanın içerisinde uçuşan oraya buraya dağılmış çöp poşetlerini görmek keyfi kaçırıyor. belediyenin çöp alanı oradan uzaklaştırması ve orayı temizlemesi şart görünüyor.

Mersin, Aynalıgöl Mağarası

Mersin‘in Silifke ilçesine bağlı Narlıkuyu Mahallesi yakınlarında bulunan Cennet-Cehennem Çökükleri, her yıl çok sayıda seyahat sever tarafından ziyaret ediliyor. Doğal yollardan oluşan bu iki büyük çukur, obruk, mağara ve çökük gibi isimlerle de anılıyor.

Akdeniz Bölgesi’nin genelinde izleri bulunan karstik yapının yıllar içerisinde yağmur ve doğal koşulların etkisiyle çökmesiyle meydana gelen bu iki çukur, bugün önemli bir turistik çekim merkezi. Kireç taşından oluşan platoda yer alan yapılar, farklı efsanelere konu olmaları nedeniyle de ilgi çekiyor.

Mersin, Cennet Çöküğü Mağarası

Cennet Mağarasına inmesi ve çıkması insanı biraz yorsa da yolunuz Silifke’ye düştüğün bu doğa harikası obrukları görün. Cennet Mağarası’nın giriş kısmı tam bir yağmur ormanı izlenimi vermişti bana.

Cennet Çöküğü Mağarası

Yeraltı deresinin yol açtığı kimyasal erozyonun etkisiyle çöken tavan, Cennet Mağarası’nı oluşturmuş.İçinin yemyeşil oluşu ve dibinde akarsuyun bulunuşu nedeniyle cennet deniliyor. Derinliği 70 metreye ulaşan mağaranın elips biçimdeki ağız kısmının çapları 250 ve 110 metre.

Mersin, Cennet Çöküğü Mağarası

Çökük tabanın güney ucunda yer alan küçük kilise inanç turizmi için önem taşıyor. Kilise girişindeki kitabede yer alan bilgilere göre bu kilisenin MS 5. yılda Aziz Paulus tarafından Meryem Ana’ya ithafen yapıldığı belirtiliyor. Özellikle bölgeyi ziyaret eden Hristiyanların ilgisinde olan Meryem Ana Kilisesi’nin çatısının bulunmaması ilginç bir özellik olarak kabul ediliyor. Öncesinde kilisenin yerinde daha eski başka bir tapınak olduğu bilgisi bulunuyor.

Cennet Çöküğü’ne 452 basamaklı taş bir merdivenle iniliyor. Kilise 300. basamakta bulunuyor. Denizden yüksekliği 135 m. olan bu çöküntü içine, Romalılar devrinden kalma antik bir merdivenle iniliyor. Kiliseyi geçer geçmez herkesi etkileyen mitolojik yeraltı deresi sesi duyuluyor. Bu derenin karstik yapıyı aşarak Akdeniz’e ulaştığı tahmin ediliyor.

Cehennem Çöküğü

Cennet Obruğu’nun 75 m kuzeyinde yer alan Cehennem Obruğu da karstik zemin yapısının erozyona uğraması ile oluşmuş. İçerisine inilmesi mümkün olmayan obruğun ağız çember çapları 50 ve 75 m, derinliği ise 128 metreye ulaşıyor.

Adrenalin duygusunu hissetmek isteyenler, özel ekipmanlarla mağaraya inme denemeleri yapıyor. Mağarayı yukarıdan izlemek için geniş bir seyir terası bulunuyor.

Mersin, Cehennem Çöküğü

Doğal yollarla oluşmuş Cennet ve Cehennem Çökükleri Narlıkuyu, Silifke yakınlarında bulunuyor. Silifke’ye 22, Mersin Kız Kalesi’ne 7 km’lik mesafede bulunan mağaralar, birçok farklı hikaye ve efsaneye konu olmuş.

Mitolojiye göre, Zeus, alevler kusan yüz başlı ejderha Typhon’u buradaki bir kavgada yendikten sonra, onu Etna Yanardağı’nın altına sonsuza dek kapatmadan önce bir süre Cehennem çukurunda bekletmiş.

Astım Mağarası

Cennet Ve Cehennem Çökükleri’nin hemen yanında bulunan, 15 metre derinliğindeki Astım Mağarası ise, Cennet-Cehennem’in biraz daha güneyinde bulunuyor. Spiral biçimindeki dik aşağı inen demir merdivenlerden inerek mağaraya giriyorsunuz. Mağara içerisinde etkileyici sarkıtlar ve dikitler var.

Mersin, Astım Mağarası

Dilek-Astım Mağaraları, astım hastalığına iyi geldiği ve burada dileklerin kabul edildiğine inanıldığı için ilgi çekiyor. İçerisinin 15 derece ve yüksek nemli olduğu mağaralara kalp ve tansiyon hastalarının girmesi tavsiye edilmiyor. Adından da anlaşılacağı gibi mağara havasının astımlılara iyi geldiği söyleniyor.

Nasıl Gidilir?

Cennet-Cehennem Obrukları, Silifke’den 22 km, Mersin Kızkalesi’nden 7 km uzaklıkta bulunuyor. Silifke-Mersin karayolunun 20. km’den kuzeye ayrılan 2 km kadar uzayan dağ yoluyla ulaşılıyor. Yol boyunca çok sayıda küçük kafe ve restoranlar sıralanıyor.

Astım Mağarası’na dinlenme yerindeki bir cafenin içerisinden giriliyor. Burada sac kavurma, Mersin’e özgü sıkma gözleme ve bol köpüklü yayık ayranı içilebilir, nefisti. Narlıkuyu ise balık restoranlarıyla ünlü.

Akdeniz havzası eski dönemlerde ticaretin en fazla yapıldığı yerlerden biriydi. Bu yüzden Bedestenler, Anadolu’da şehirlerdeki ticarî hayatın merkezi binası hükmündeydi. Öyle ki ünlü gezginimiz Evliya Çelebi seyahatnamesinde Osmanlı şehirlerini “Bedestenli şehirler” ve “Bedesteni olmayan şehirler” olmak üzere iki bölüme ayırmıştı.

Osmanlı döneminde ticari hayatın kalbi durumunda olan bedestenlerin birçoğunun bugünkü durumları pek iç açıcı olmasa da Kırkkaşık Bedesteni‘nin gayet iyi durumda olması beni sevindirdi.

Kendine has mimari yapıları ile ticaret amacı ile kullanılan bedestenler gezmekten keyif aldığım yerler. Tarihin her döneminde kültürlerin kesiştiği noktada yer alan Tarsus’un en önemli yapılarından biri de Kırkkaşık Bedesteni, Tarsus gezimde ilk ziyaret ettiğim yerlerden biri oldu.

Mersin, Kırkkaşık Bedesteni

Tarsus gezilecek yerler arasında bulunan bedestenin geçmişi 1579 yılına kadar uzanıyor. Coğrafi konumu nedeniyle önemli bir ticari ve siyasi merkez olan Tarsus’ta, Ramazanoğulları Beyliği’nden İbrahim Bey tarafından yaptırılan bedesten, ilk dönemlerinde aşevi olarak kullanılsa da cumhuriyet dönemi ile birlikte kapalı çarşıya dönüşmüş.

Bir dönem Beyaz Çarşı olarak anılan Kırkkaşık Bedesteni, ismini yapının dış cephesindeki kaşık süslemelerinden alıyor. Kesme taştan yapılan dikdörtgen planlı binaya doğu ve batı olmak üzere iki kapıdan giriliyor. 21 oda ve 7 kubbeden oluşan yapının dış cephesindeki 2 kule oda ve batı yönündeki 2 odayı da ekleyince toplam oda sayısı 25’e ulaşıyor.

Tarsus Belediyesi tarafından Vakıflar Bölge Müdürlüğü’nden kiralanarak 2004 senesinde restore ettirilen yapı, 2005’te Tarihi Kentler Birliği “Proje Yarışma Ödülü”nü alma başarısını göstermiş.

Mersin, Kırkkaşık Bedesteni

Bedestendeki dükkanları kiraya vererek, 7 Mart 2007 tarihinde resmi açılışı gerçekleştiren Tarsus Belediyesi, ilçenin turizm alanında gelişmesi hedefini sürdürüyor. Bu hedef doğrultusunda bedestenin ilçenin tanıtımında önemli bir yeri olduğunu söylemek mümkün.

Bedesteni ziyaret edenler, dükkanlarda başta yöresel el sanatlarına ait seramik, ahşap, bakır, gümüş, deri, dokuma turistik hediyelik ürünler olmak üzere, yerel lezzetlerin sunulduğu yiyecek ve içecekler buluyor, kent tarihine tanıklık edebiliyor. Tarsus kültüründe önemli bir yeri olan Şahmeran efsanesi ile ilgili eşyaları buradan almak mümkün.

Mersin, Kırkkaşık Bedesteni

Osmanlı zamanında ticarî açıdan çok önemli rol oynamış birçok bedesten bugün yok olmuştur durumda ve çok azı hala ayakta. Tarsus’a yolunuz düştüğünde Kırkkaşık Bedesteni’ne uğrayın, alışveriş yapın, bir çayı için, eskiyi hayal edin.

Mersin‘in tarihi ve kültürel özellikleri ile tanınan ilçesi Tarsus, gezilecek yerleri ile ziyaretçilerine çok sayıda alternatif sunuyor.

Yorumda Bulun